05.11.2009
Bu yazımda Türkiye’ de çalışmak için en fazla “tercih” edilen şirketler doğrultusundaki
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında bu konu medya mensuplarının da
bana sık, sık sorduğu, ve bence bugünkü rekabet koşulları içinde çok önemli bir
yer alması gereken bir konudur.
İş arayışında bir “tercih” sebebinin arkasında yatan temel unsurları sizle, bu günkü
piyasa koşulları doğrultusunda, şöyle sıralayabilirim.
- Çalışanına yatırım yapan şirketler; mesleki eğitim, yönetimsel eğitimler, ulusal
ve uluslarası seminerlere katılım imkanları verenler.
- Çalışanına verdiği vaatleri rakamsal boyuta indirgemiş şirketler; çalışanın başarısını
ve performasını ölçebilen ve bunu ödüllendirenler.
- Çalışanına uluslararası iş ağında iş bulma gücüne sahip şirketler; farklı ülkelerde
tecrübe edinmeleri imkanları sağlayanlar.
- Çalışanına net bir kariyer planı sunabilen şirketler; 3 ile 5 senelik ön görülerde
bulunabilenler.
- Çalışanının temel mesleki haklarını zenginleştiren şirketler; sağlık sigortası,
hayat sigortası, iş kazası ve mağduriyet sigortaları, emeklilik sigortası, mortgage
ve borçlanma kolaylıkları gibi menfaatleri sağlayabilenler.
- Çalışanına doğru, rekabetçi ve şeffaf ücret politikası uygulayan şirketler. Alınan
sorumluluğu, yapılan işin içeriğine ve güçlüğüne göre ücretlendirme yapanlar.
Genelde çalışanlar için kariyerlerini başlarında salt maaşdan ziyade diğer unsurlar
daha ön planda oluyor. Kariyerleri ilerledikçe ve çalışanlar maddi imkanlarını güvence
altına aldıkça, risk almaya başlayabiliyorlar ve kazanç paketleri daha ön plana
çıkabiliyor. Bir başka deyişle, daha çok para için daha fazla “kariyer riski” alabiliyorlar.
Yüksek ücretli işlerde performans ve katma değer beklentileri, iş veren ve hissedarlar
için yüksek olduğundan, bu pozisyonlarda değişim süreci de daha hızlı olabilmektedir.
Kurumsallaşmış ve hakiki manada halka açılmış olmuş şirketler daha ziyade performans
bazlı, ölçülebilir ve somut değerlendirmeler yapabilmektedirler. Aile şirketleri
ve Türkiye'deki pek çok diğer orta ölçekli şirketler ise değerlendirmelerini daha
soyut göstergeler doğrultusunda yapmaktadırlar. İş verene bağlılık ve sadakat hep
ön planda olurlar. Performans göstergeleri daha ziyade ikinci planda kalmaktadır.
Dolayısı ile Türkiye'de pekçok şirket, uluslarararası performans standartlarına
göre üst düzey yöneticiler ihraç edememektedirler. Yukarıdaki kriterler doğrultusunda,
bunların büyük bir kısmı Türkiye sınırları dışında, rekabetçi pazarlarda iyi bir
iş bulmak noktasında zorlanabilirler. Bunu aşmak için küresel iş becerilerine ve
niteliklerine sahip olmalıdırlar. Her ne kadar, hızlı tüketim malları, ilaç ve bankacılık
sektörlerinde uluslararası pazarlarda başarı ile görev yapmış ve hala yapmakta olan
yöneticilerimiz olsa bile, bunların çoğunluğu içlerinde bulundukları “multinational”lar
sayesinde başarılı konumlara ulaşmıştırlar.
Türkiye'de “tercih” edilen işveren olarak şu şirketleri örnek verebilirim. Microsoft,
Coca Cola, Siemens, Unilever, Borusan Holding, Eczacıbaşı Holding, Aventis ve MSD
İlaç gibi firmalar iş hayatına yeni atılanların giderek daha fazla “tercih” ettiği
iş verenler arasında bulunmaktadır.
Bu şirketler işe alımlarda, geçmiş performansla birlikte, büyüme potansiyeline,
kurum kültürüne ve değerlerine uyum sağlama becerilerine bakmaktadırlar. İnsanlar,
"tecrübe ve becerilerine göre işe alınıp, davranış ve performanslarına göre işden
çıkarılırlar".
İşden çıkarma sürecinde danışmanlarla çalışan şirketler gittikçe çoğalmaktadir.
Özellikle şirket birleşmeleri, alımları veya bölüm/fonksiyon kapatmalarında, veya
şirket kapamalarında bu yöntem kullanılmaktadır. Alınan danışmanlık hizmeti için
"mağduriyeti önleyici kariyer danışmanlığı" olarak adlandırılabilir ama bu hizmet
oldukça maliyetlidir.
Benim görüşüme gore; çalkantılı bir küresel iş pazarında her çalışan hiç ummadığı
bir zamanda işini kaybedecekmiş gibi kendini hazırlamalı ve kariyeri açısından bir
"B" planı oluşturmalıdır.
Ali Midillili
msearch
Genel Müdür